Tanrı’nın Halkı için Olan Yüreği ve Tanrı Halkının Kahinlik Rolü
Kutsal Kitap’ta bulunan iki küçük pasaj bizlere kurtarıcımız Tanrı’nın hem Eski Antlaşma hem de Yeni Antlaşma’daki işlerinin ardında yatan yüreğini ve karakterini gösterir. Tanrı’nın kurtuluş işini incelerken, O’nun bu etkinliğinin ardında yatan karakterini de anlamamız gerekir. Tanrı’nı karakterini bilmeden O’nun işlerinin doğasını da doğru bir biçimde bilemeyiz. Çıkış 19:4-6 ve 1.Petrus 2:9 ayetleri, Tanrı’nın kendi halkı için olan arzusunu büyük bir çerçeve içerisinde yansıtır. Böylece bu iki küçük pasajı hem “bizim kimliğimiz ve ruhsal statümüz bağlamında hem de Tanrı’nın halkı için olan arzusu ve O’nun karakteri bağlamında ele alacağız.
O halde ilk olarak Çıkış kitabında yer alan pasajı ele alarak başlayalım.
4Mısırlılar’a ne yaptığımı, sizi nasıl kartal kanatları üzerinde taşıyarak yanıma getirdiğimi gördünüz. 5Şimdi sözümü dikkatle dinler, antlaşmama uyarsanız, bütün uluslar içinde öz halkım olursunuz. Çünkü yeryüzünün tümü benimdir. 6Siz benim için kâhinler krallığı, kutsal ulus olacaksınız. İsrailliler’e böyle söyleyeceksin.” (Mısır’dan Çıkış 19:4-6)
Rab kendi halkına zulmeden bir ulusu nasıl yargıladığını hatırlatmaktadır: “Mısırlılara ne yaptığımı… gördünüz.” Şüphesiz Tanrı, gücünün büyüklüğünün ve adaletinden doğan yargısının kesinliğinin anlaşılmasını istiyor. Onları (Mısırlılar) 10 bela ile vurdu. Kan belası, kurbağa belası, sivrisinek belası, at sineği belası, hayvanların ölümü belası, çıban belası, dolu belası, çekirge belası, karanlık belası ve son olarak ilk doğanların ölümü. RAB adının yüceliğini gözler önüne serdi ve “Mısır’ın bütün ilahlarını yargılayacağım” diyen vaadini yerine getirdi. Böylece güçlü eliyle denizi karaya çevirerek halkı İsrail’i Firavun’un elinden kurtardı ve Mısır’dan çıkardı. Ayetin devamında RAB, İsrailliler’e “kartal kanatları üzerinde” taşındıklarını hatırlatır. Peki bu nasıl oldu? Pentatük’te gördüğümüz gibi RAB, Mısır’ı yargılarken çeşitli belalar gönderdi. Fakat bu belalardan hiç biri İsrail halkına tesir etmedi. Onların hayvanları ölmedi, onların ilk doğanları ölmedi. RAB açıkça kendi halkına farklı davranıyordu ve onları kayırdı. Tüm ülke Yahve’nin kendi halkına nasıl farklı davrandığını anladı. Sadece bununla sınırlı kalmadı ama aynı zamanda RAB Firavun’un kötü tasarılarından da halkını korudu. Onlar (İsrail), Tanrı’nın koruyucu eli sayesinde tehlikelerden uzak bir şekilde geçip gittiler.
Tanrı onları (İsrail) Horev dağına getirdiğinde Kutsal Yasa’yı yani On Buyruğu verdi ve bu antlaşmaya uymalarını istedi. Tanrı kutsal olduğu gibi O’nun kendisi için ayırdığı halkta kutsal (farklı) olmalıydı. Rab’bin halkı, yaşayış tarzı ile Rab’bin karakterini yansıtmalıdır. Bu nedenle Tanrı dedi ki; “antlaşmama uyarsanız… öz halkım olursunuz.” (Çık.19:4-6).
Pasajın son ayetinde Tanrı’nın kendi halkını nitelendirme biçimini, hedefini ve arzusunu okuyoruz. RAB halkını kahinler krallığı ve kutsal ulus olarak nitelendirmektedir. İlk olarak kutsal ulus kavramını ele almak istiyorum.
Dilimizde “kutsal” olarak ifade edilen İbranice sözcük “farklı olmak, ayrılmak” anlamına gelmektedir. Tanrı kendisine ait kıldığı halkın dünyadan ayrı olmasını bekler. Bu “ayrılık” dünyadan el etek çekmek, dünyevi işlerden soyutlanmak değil tam taksine dünyanın içinde kalıp Kutsal Tanrı’nın karakterini yansıtmak anlamına gelir. Bu “ayrılığın” yolu ise Rab’bin Yasası’nı takip etmekten geçer. İsrail halkının çevredeki diğer putperest ulusların alışkanlıklarından, törelerinden ayrılması gerekiyordu. İyiyle kötüyü, doğru ile yanlışı ayıran, günahı gösteren ve Tanrı’nın kutsallığını açıklayan Kutsal Yasa’ya uyarak Rab’bin doğruluğunu ve karakterini sergileyebileceklerdi. Aynı zamanda RAB İsrail halkına, bu “ayrılığın” yani kutsal yaşamın bir beyanı olarak bir takım farklı uygulamar buyurmuştu. Günümüz çağdaş okuyucusu için ilk etapta tuhaf karşılanabilecek bazı buyruklar -giyim kuşam, saç kesimi vb. meseleler- İsrail halkının ahlaken ve tanrısal doğruluk bağlamında öbür uluslardan ayrılışını görsel olarak beyan eden, bir manifesto niteliği taşıyan uygulamalardı. Bu konu başlı başlı başına farklı bir başlık altında ele alınabilir. Bu nedenle bu konu hakkında daha fazla bir şey söylemeden kendi bağlamımıza geri dönelim.
Rab’bin kendi halkını tanımlarken kullandığı ikinci ifade ise “kahinler krallığı” kavramıdır. Kahin olarak ifade edilen sözcük İbranice’de “aracılık etmek” kökünden gelir. Esasen Tanrı’nın öngördüğü standartlar uyarınca İsrail halkının yaşamına bakılırsa, bu yaşamın bir hizmet yaşamı olduğunu söylemek mümkündür. Tanrı halkını kendisine tapınması için Mısır’dan çıkarttı. Tanrı halkının arasından peygamberler çıkarttı. Tanrı buluşma çadırının yapımı ve benzer hizmetler için halkının arasından seçtiği kişilere yetenekler verdi. Tanrı halkının arasından kahinler çıkarttı. Büyük çerçevede ise Tanrı halkını bir kahin olarak hizmete atadı. Peki bu nasıl gerçekleşiyor? İsrail Rab’bin sözüne itaat ederek, Kutsal Yasa’yı uygulayarak ve Tanrı’nın ilkelerine göre yaşayarak aslında Tanrı’yı tanımayan halkların gerçek Tanrı’yı tanımalarına aracılık edebilirdi. Tanrı’nın kutsallığını ve ışığını yansıtarak öteki uluslarında Tanrı’yı bilmelerine aracı olabilirdi. Kutsal Kitap’ta açıklanan, Tanrı’nın kurtuluş planına daha geniş çerçevede bakarsak; Tanrı İbrahim’e “yeryüzündeki bütün halklar senin aracılığınla kutsanacak” diye vaat etmişti. İşte böylece Tanrı’nın amacı vaat edilen bu soy aracılığıyla tüm uluslara kutsamasını sağlamaktı.
Şimdi ikinci pasajımızı ele alarak Tanrı’nın işlerinin Yeni Antlaşma’da nasıl devam ettiğine bakalım.
“Ama siz seçilmiş soy, Kral’ın kahinleri, kutsal ulus, Tanrı’nın öz halkısınız. Sizi karanlıktan şaşılası ışığına çağıran Tanrı’nın erdemlerini duyurmak için seçildiniz.” (İncil, 1.Petrus 2:9)
Tanrı’nın kurtuluş planı İsa Mesih’te tamamlandığına göre, Tanrı’nın kendi halkı için olan arzusununda görkemli bir biçimde artık tecelli ettiğini söylemek mümkündür. İncil, İsa Mesih’te yaşama kavuşan her bir inanlıyı “seçilmiş soy ve öz halk” olarak tanımlar. Tanrı İbrahim ile yapılan antlaşmanın üçüncü vaadi olan “kutsama” vaadini İsa Mesih’te tüm tanrısal dolulukla yerine getirmiştir. Dolayısıyla her bir Mesih inanlısı İbrahim’e verilen vaat ve sağlanan kutsamaya ortaktır ve de asıl kök olan “ruhsal İsrail’e” aşılanmıştır. Elçi Petrus, Kutsal Ruh’tan esinlenerek şöyle yazmıştır;
Çünkü ölümlü değil, ölümsüz bir tohumdan, yani Tanrı’nın diri ve kalıcı sözü aracılığıyla yeniden doğdunuz (1.Petrus 1:23).
Tanrı İsa Mesih’te, bizlere yeni yaşam vermiştir. Yeni Antlaşma inanlısı Tanrı’nın Ruh’u ve Sözü aracılığıyla yeniden doğmuş ve Tanrı’nın ev halkının bir üyesi olarak yasal mirasçı konumuna yükselmiştir. Nasıl ki Eski Antlaşma halkı kendi istemine göre değil fakat Tanrı’nın seçimine göre belirlendiyse aynı şekilde Yeni Antlaşma halkı da insan iradesine ve istemine değil, Tanrı’nın seçimine dayanarak ortaya çıkmıştır. Tanrı İsa Mesih’in çarmıhında tüm uluslardan tek bir halk yaratmıştır.
Amacı bu iki topluluktan kendisinde yeni bir insan yaratarak esenliği sağlamak, düşmanlığı çarmıhta öldürmek ve çarmıh aracılığıyla bir bedende iki topluluğu Tanrı’yla barıştırmaktı (Efesliler 2:14-16).
Şimdi Yeni Antlaşma halkının ilgili ayette “kutsal ulus” olarak tanımlanmasının nasıl gerçekleştiğine bakalım.
Çünkü Tanrı bizi ahlaksızlığa değil, kutsal (farklı) bir yaşam sürmeye çağırdı (1.Selanikliler 4:7).
Tıpkı İsrail gibi Yeni Antlaşma halkı da Tanrı’nın kutsallığına yaraşır bir yaşam sürdürmeye ve kutsal olmaya çağrılmıştır. Aslında bunu bizim yerimize ilk olarak Rab’bin kendisi sağlamıştır. İsa Mesih’in çarmıhtaki ölümü aracılığıyla, İsa Mesih’in kanının üzerimize serpilmesiyle kutsal kılındık. Bu kutsallık konumu Yeni Antlaşma inanlısını nitelendiren göksel bir konumdur ve insanın değil Rab’bin işidir. Böylece gökte, Tanrı’nın önünde ve asla değişmeyecek bir biçimde “kutsallar” olarak tanımlandığımızdan dolayı bu dünyada ve bu bedendeki yaşamımızı bu gerçeğe uygun olarak yaşamaya gayret ederiz.
Böylece sonraki bir adım olarak Yeni Antlaşma inanlısının “Kral’ın kahinleri” olma rolünün nasıl sağlandığını görebiliriz. Aslında ilgili ayetin son cümlesi en net ifadeyi sunmaktadır. İnanlının görevi nedir? Tanrı’nın erdemlerini duyurmak. Böylece Yeni Antlaşma inanlısı Mesih’teki tanıklığı ile Tanrı’nın karakterini, Baba yüreğini ve lütfunu yansıtabilir. İsa Mesih’i takip ederek, Tanrı’nın koşullara ve durumlara göre değişmeyen ilkeleri uyarınca yaşayarak, İncil’in buyurduğu gibi Tanrı’yı örnek alarak Tanrı’nın yaşamına yabancılaşmış olan dünyaya Mesih’in ışığını yansıtıyoruz. Öte yandan bu bağlamda Yeni Antlaşma Kilisesi’nde Ruh’un etkinliğinden de söz etmemiz faydalı olacaktır. Rab, kiliseyi geliştirmek ve Müjde’nin yayılmasını sağlamak için inanlıya çeşitli ruhsal armağanlar, hizmet çağrıları ve yetenekler sağlar. Kutsal Ruh kilisede öğretmenler, önderler ve görevliler atar. Bedenin her bir üyesi Ruh tarafından, topluluğu (kilise) geliştirmek üzere uygun bir biçimde bedene yerleştirilmiştir. Ama en nihayetinde daha önce de belirttiğim gibi Yeni Antlaşma inanlısı Tanrı’nın kutsallığını günahlı dünyaya yansıtarak “kralın kahinleri” olma işlevini yerine getirir.
Bu konunun bağlamında ekleyebileceğimiz son unsur ise Mesih İsa’nın kilisesine emanet ettiği Yüce Görev’dir. Elçi Pavlus Kutsal Ruh’tan esinlenerek Romalılar’a yazdığı mektupta dedi ki;
“Rab’be yakaran herkes kurtulacak.”Ama iman etmedikleri kişiye nasıl yakaracaklar? Duymadıkları kişiye nasıl iman edecekler? Tanrı sözünü yayan olmazsa, nasıl duyacaklar? (Romalılar 10:13-14).
Yeni Antlaşma inanlısı Mesih’e etkili tanıklık etmek üzere çağrılmıştır. Davranış ve tutumlarımız ile Mesih’in ışığını yansıtma sorumluluğunu taşıdığımız gibi sözlerimizle de İsa’yı anlatma sorumluluğu taşırız. Böylece Mesih inanlısı “Kral’ın kahinleri” olma rolünü kayıp kişilerle İsa hakkında konuşarak yerine getirecektir.